1 Ocak 2021 Cuma

Gidemediğim Denizler Sözlüğü/ I

"Ben bir denizim kendi varlığı içinde taşan,
Uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş, kıyısız, hür bir deniz."
Mevlana

 

LLingua Franca

Çok yakın arkadaşlar, ölümüne dostlar birbirlerinin gözünden anlarlar. Bu leb demeden leblebiyi anlama hali iyi ve kötü zamanları yan yana geçirmenin, ortak bir tarihi kaşıklamanın da sonucudur. İşte insan neredeyse 60 bin yıldır suda ya da denizde ekmeğini aramış. Dolayısıyla birbiriyle temas eden kültürler, ilişkili coğrafyalar ortak dil ya da geçer dil geliştirmişler. Orta Çağ’dan yani yaklaşık 11. Yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar Akdeniz çanağında denizciler bu ortak dili (Lingua Franca) konuşmuşlar. Sevişirken de, dövüşürken de birbirlerini anlamışlar. Yani Barbaros ile Andrea Doria karşılıklı baş üstü toplarını ateşlerken aynı küfürleri etmişler ya da Turgut Reis zincirlendiği Berberi ve İspanyol forsalarla aynı şarkıyı mırıldanmış bir zamanlar. Şimdilerde denizcilerin Lingua Franca’sı İngilizce sayılsa da bu eski yoldaşların ve düşmanların ortak dili hâlâ Akdeniz’in denizlerinde ve denizcilerinin seslerinde sürüklenip duruyor. 

Denizci dili ile ilgili bir yanılgı da tüm kökenini Yunanca ve İtalyanca’ya bağlamak. Biraz kökenbilim çalışıldığında Akdeniz havzasıyla temas eden bütün kültürlerin çorbada tuzu olduğu, yemeğin de bu nedenle böyle eşsiz olduğu anlaşılıyor.

Örnekler verelim.

• Yosun, Kaburga, Karakol (Moğolca)
• Deniz, Ada, Kayık, Yıldız, Demir (Orta Asya Türkçesi)
• Boğaz, Çatlak, Burun, Baş, Çene, Kıç, Gömlek, Topuk, Akıntı, Sakal, Döküntü (TürkiyeTürkçesi)
• Daire, Havuz, Medar, Mizana (Arapça)
• Fatura, Çavalya, Usturmaca (İtalyanca)
• Uskunca, Çimariva, Fırtına (Venedikçe)
• Volta, Armada, Filador (Cenevizce)
• Ambargo, Mayıstra (İspanyolca)
• Atlas, Ağripar, Balyoz (Grekçe)
• Voli, Varil, Falaka (Yunanca)
• Aspita, Iğrıp, Irgat (Rumca)
• Kalafat, Kadırga, Barbariça (Bizansça)

Türk kültürü Selçuklular ile ilk kez XIII. Yüzyılda Akdeniz’e Alanya ve Antalya ile temas etmiş. Ardından denizlerle bağlantısı olan Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Karesioğulları gibi beyliklerle denizci haklarla tanışıp ortak dile katılmış.

Denizcilikte ustalaştıkça bu ortak dili sevmişiz. Hatta kimi terimleri benzetme (teşbih) olarak da tanımlanamayacak bir değişimle “birleşik sözcük” olarak Türkçeleştirmişiz.

Mesela “sütliman” sözcüğünü buna sayabiliriz.

Liman denizci sözlüklerinde, “gemilerin yük ve yolcu alıp vermelerine elverişli tesis ve kolaylıkları bulunan tabii ve suni olarak rüzgâr ve deniz tesirlerinden korunmuş sahil tesisi,” diye geçer.

Sözcüğün kökenini ararsak şunları buluruz: Bizans Yunancasında “λιμένιον (liménion)” ile “λιμιών (limiόn)” ve günümüz Yunancasında da “λιμάνι (limáni).

Büyük bir limanın içinde ek mendireklerle korunan ve dalgaların iyice sönümlendiği “iç liman” Yunancada “σοτολιμιώνας (okunuşu: sotolimiónas)”; İtalyancada ise “sottoporto” terimleriyle tarif edilmiş. Bu sözcük Türk denizci diline yalnızca ses benzeşmesiyle –yani “süt”le bir ilintisi olmaksızın- rüzgârın ve denizin durgun durumunu tanımlayan yeni bir terim “sütliman” olarak geçmiş.

Başka bir maddenin konusu olabilecek Türk denizcisi Seydi Ali Reis, maceralı Hint Okyanusu seyrini içeren Mir’ât-ül Memâlik adlı eserinde söyle der: “Hazret’i Allah’ın inayeti ile beş gün sonra rüzgâr biraz hızını kesti, ortalık süt liman oldu.

Tabii bununla da kalmamış dil maceramız. Çok güzel ve özgün deyimler türetmişiz.

Örneğin, “dana yatmak”.

Yayılıp yatmak, tembellik etmek anlamına gelen “dana gibi yatmak” deyiminden türetmiş bizim denizciler. Dana yatmak, uzun süre denize çıkmayacak olan yelkenlilerin, yelken ve serenlerini indirerek bir yere kıçtankara bağlanıp üst üste beklemesi, demek.

Benim bayıldığım bir deyim daha var ki aslında tam denizciliği anlatır:

“Loçadan kıç üstüne yükselmek.”

Loça teknelerde demir zincirinin akması ve demir bedeninin yerleşmesi için baş tarafta açılmış madeni oluktur. Teknenin en ucunda (eğer cıvadrayı saymazsak) yer alır. Kıç üstünde ise dümen vardır. Orada sevk ve idare amiri kaptan durur. Loçadan kıç üstüne yükselmek, denizciliğe en alt basamaktan başlayıp hakkıyla tırmanıp en yüksek rütbeye ulaşmak anlamında kullanılır. Yani çekirdekten yetişmektir ki, en iyi denizciler onlardır.

Bu bahsi loçadan kıç üstüne yükselmiş büyük Türk denizcisi Sadun Boro’nun dilimize kazandırdığı denizci selamıyla bitirelim o halde.

“Pruvanız neta, rüzgârınız kolayda olsun…”



Hamiş: Bu konuda meraklıları için birkaç önemli kaynak sayalım.

·         Andreas TIETZE, The Lingua Franca in the Levant: Turkish Nautical Terms of Italian and Greek Origin, (Urbana 1958, W. Henry ve R. Kahane ile birlikte)

·         Süleyman Nutkî (2011). Kamûs-i Bahrî (Deniz Sözlüğü). M. Pultar (haz. ve çev.). İstanbul, Türkiye İş Bankası.

·         Seydî Ali Reis (t.y.). Mir’at-ül Memalik. N. Akyıldız (haz.). İstanbul, Tercüman

·         Gemici Dili Çalıştayı 2019, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Yayınları



*Bu yazı Edebiyat Atölyesi Dergisi’nin 2. sayısında yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Denizcilik Terimleri ve Denizci Dili Kaynakçası

Teknecilik Ansiklopedisi , John Vigor, çev. Doğan Çelen-Ali Gündüz, Amatör Denizcilik Federasyonu Amatör Denizci El Kitabı , Sezar Atmaca, A...