Solo yelken ile dünya turunun atası sayılan büyük denizci Kaptan Slocum’un kült kitabı İlk Defa Tekbaşına bir asırı aşkındır dünya denizcilerine ilham vermeyi sürdürüyor. Türkçeye yazıldıktan 113 yıl sonra kazandırılan kitabın çevirmeni de çok usta bir Türk denizcisi Hülya Leigh. Kitabı okuyacakların bir şansı da yine bizim için anlamı çok büyük bir ismin Türkçe baskısına bir önsöz yazmış olması: Sadun Boro. Spray’in seyir defterini 1948 yılında İngiltere’de okumuş. Kitabın ona sonraki yıllarında çıkacağı yelkenle dünya seyahati için ilham verdiğini düşünmek yanıltıcı olmayacaktır.
Kaptan Slocum, Kanada’da denizci bir ailenin ve çevrenin çocuğu olarak 1844 yılında doğmuş. Daha 14 yaşında iken evden kaçarak bir balıkçı teknesinde aşçı yamağı olarak çalışmaya başlamış. Ama o kadar kötü yemekler yapmış ki, hayatını kurtarmak için karaya dönmek zorunda kalmış. Slocum yetişkinlikte de denizden hiç kopmamış ve iyi bir denizci olarak bir denizci deyimiyle “loçadan kıçüstüne kadar yükselmiş” yani çekirdekten yetişerek kaptanlığa erişmiş.
Slocum borç harç, çürümek üzere olan eski bir balıkçı teknesi Spray’i elden geçirerek adeta yeniden yaratmış ve açık deniz seyrine uygun hale getirmiş. Tek ana direkli Sloop armalı teknesini Macellan Boğazı’nı geçerken bir kez daha elden geçirmiş, ana yelkenden daha kısa bir mizana direği ekleyerek Yawl armaya döndürmüş böylece ana yelken büyüklüğünü küçülterek gerekli yelken manevralarını tek başına daha kolay yapma olanağına kavuşmuş.
Slocum, 11 metrelik teknesiyle 1895-1899 yılları arasında 46 bin deniz milini tek başına yelken basarak bu efsanevi yolculuğunu bitirmiş. Denizciliğin piri sayılan Slocum’un yüzmeyi bilmemesi belki de onunla ilgili en sıra dışı ayrıntılardan biri olmalı. Hatta bu yolculuk esnasında bir defasında denize düşüp boğulmaktan son anda kurtulmuş.
Aslında Cebeli Tarık’tan Akdeniz’e oradan da Kızıldeniz, Hint Okyanusu yoluyla farklı bir rota planlayan Slocum, Cebeli Tarık civarındayken Endülüslü denizcilerin uyarısıyla bundan vazgeçer. Çünkü bu geçiş yolu korsanlarla doludur. Nitekim tam geri dönmek üzereyken bir felukaya dolmuş bir grup korsana paçayı kaptırmaktan son dakikada kurtulur.
O anları seyir defterinde şöyle yazmış: “Feluka aramızdaki mesafeyi hızla azalttı. Öyle ki artık ekiptekilerin kafasında – Muhammed’in bu zalimleri tutup cennete çekmesi için- uzattıkları bir tutam saçı dahi görebiliyordum.”
Muhtemelen bu bir tutam saç, tapşın denilen Eski Türklerin saç örgüsüydü. Öldüklerinde Gök Tanrı’nın tapşından tutup onları yanına taşıyacağına inanıyorlardı. Slocum’u kovalayanlar arasında Garp Ocaklarından kalan son korsan Türkler vardı belki de.
Yolunu Macellan Boğazı’na çeviren Slocum’un en zor etabı burası olmuş gibi. Williwaw denilen ve yüksek dağlardan denizlere doğru yüksek hızda esen rüzgâr sağanakları, akıntılar, kötü hava ve yerlilerin saldırıları bu yalnız deniz adamını çok zorlamış. Özellikle gece baskınlarında hayatını kurtaran tek silahın teknenin güvertesine serdiği ve çıplak ayaklı yerlileri savuşturan sağlam raptiyeler olması da ilginç.
Kaptan Slocum tek başına üç yıl boyunca sadece denizlerde dolaşmamış, uğradığı her adanın ve kara parçasının halklarını, adetlerini, doğasını ve özelliklerini de seyir defterine geçirmiş.
Robinson Crusoe'nin adası olan Juan Fernandez Adası'na yaptığı ziyaret kitabın en güzel bölümlerinden biri olmalı ayrıca. Romandaki adı Robinson Crusoe olan Alexander Selkirk'in mağarasını gezip, Selkirk'in denizi gözlediği yüksek kayaya gider.
"Bir kayanın üzerinde çakılı bir levhada, Arapça büyük harf yazılmış notu kaydettim: DENİZCİ, ALEXANDER SELKIRK'İN ANISINA."
Yüzlerce ayrıntıyla dolu bu kitap, yazıldıktan bir asır sonra bile deniz tutkunları ve edebiyatseverler için hazine sayılır.
Slocum, gezisinin ardından bir süre sonra yoksulluğun pençesine düşer. Yeniden bir dünya turu planlar, yazacağı gezi kitabının gelirine ihtiyacı vardır. Ancak o geziden hiç dönmez. Bir daha ondan kimse bir iz bulamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder