Bu dizeler çok önemli bir edebiyat tarihçisi, yazar ve denizci olan Ali Rıza Seyfioğlu’na ait. Seyfioğlu ailesi Türk modernleşmesinin de yakın dönem özeti gibi aslında.
Ali Rıza Bey’in dedesi 1734 yılında doğmuş olan Kuleli Kara Hasan. Kuleli Kara Hasan, Bayburt’un bir köyünde doğuyor ve genç bir delikanlıyken köyde veba salgını baş gösteriyor. Vebadan kurtulan tek kişinin Kara Hasan olduğu söyleniyor. Bir süre sonra Of’a gidiyor ve burada bahriyeli olmaya karar veriyor. İstanbul’da Galata Kulesi’nde limana girip çıkan gemileri kaydedermiş. Bu yüzden lakabı Kuleli kalıyor. Ailenin denizcilik serüveni böylece başlıyor.
Kuleli Kara Hasan’ın tüm oğulları denizci oluyor.
Ali Rıza Seyfioğlu 1880 yılında
doğuyor, 1892’de babası Mehmet Seyfi Efendi Gemlik Tersanesi komutanlığına
yükseliyor. Ali Rıza Seyfioğlu’nun amcası İsmail Hakkı, Bahriye yüzbaşısı iken
yanarak şehit olmuş. Amcaoğlu olan Ömer Sıtkı Bey de Bahriye yüzbaşısı iken I.
Dünya Savaşında şehit düşmüş. Ali Rıza Seyfioğlu’nun en büyük amcası Süleyman
Nutki Bey (1852–16. 10. 1923), denizcilik camiasının yanı sıra basın dünyasının
da yakından tanıdığı bir simadır. O, çeşitli dergi ve gazetelerde denizcilik
tarihine dair yazdıkları ile yine bu konularda yaptığı tercümeleriyle kendine
haklı bir şöhret edinmiş. Süleyman
Nutku’nun bir diğer oğlu da Ord. Prof. Ata Nutku’dur (1904 – 31 Ocak 1994). O
da aile geleneğine uyarak Bahriye subayı olmuş. Aynı zamanda Gemi İnşa
Mühendisiydi ve Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk gemi inşaatını gerçekleştiren kişi
olarak tarihe geçmiştir. Diğer yandan, Süleyman Nutku’nun küçük oğlu, Özdemir
Nutku Türk tiyatrosunun unutulmaz isimlerindendir.
Ali Rıza Seyfioğlu hem denizcilik hem de edebiyat sevgisini babası Mehmet Seyfi Efendi’den almış. O, “bahriye zabiti olmakla beraber, Arap ve Acem edebiyatlarına, bilhassa tasavvufa ve diniyata vâkıf ve çok meraklı idi. Hafız Divanı’nı ezberden bildiği halde kırkından sonra tekrar iki yıl eserin tasavvufî şerhi bakımından ders görmüştür.” (Saadeddin Nüzhet ERGUN: Türk Şairleri, 1936, s. 455)
Seyfi Bey, aile geleneğine uygun olarak 1892 yılında Bahriye Mektebi’ne gider. Burada denizciliğin yanı sıra edebiyat ve denizcilik tarihiyle de ilgilenmeye başlar. Okulun edebiyat etkinliklerinde çok aktiftir. Gazete çıkarır, şiir ve edebiyat tartışmalarına katılır. Ayrıca bu dönemde okuduğu Namık Kemal’in ve Ziya Paşa’nın eserlerinin tesiriyle, vatan ve millet meselelerine de ilgi duymaya başlar. Aynı zamanda daha yazı hayatının başındayken okulda aldığı çok iyi yabancı dil derslerinin de yardımıyla çevirilere ağırlık verir. Yine öğrenciyle İttihat ve Terakki ile tanışır. Teşkilatın okul içinde yurt dışından gelen dergilerin gizlice teslim alınması, dağıtılması ve okutulması görevlerini üstlenir.
Yazı hayatına ilk kez 1897’de Resimli Gazete’de atılan Ali Rıza Seyfi, daha 17 yaşındadır; birkaç şiir tercümesini ve kendisine ait şiirlerini yayımlanmıştır. İlk roman çalışması, yine bu yaşlarda olmuştur. Onun “Hayat-ı Alûde” adlı romanı 1899’da Musavver Fen ve Edep mecmuasında tefrika edilir.
Ali Rıza Seyfioğlu’nun eserleri arasında tarihi kurguların fazlalığı dikkat çeker. Belki de bu nedenle çoğu yazdıklarının gazete ve dergilerin tarih sütunlarında yer almıştır. Onun bu konuda başlıca ilgi alanı, Türk denizciliği ve Osmanlı – Rus Savaşlarıdır. Aynı zamanda Türk denizcilik tarihinin önemli isimlerinden Kemal Reis, Baba Oruç, Turgut Reis, Barbaros Hayrettin gibi şahısların biyografilerini yazmıştır. Kendinden sonra bu konuda kalem oynayacak Cevat Şakir gibi Türk edebiyatı yazarlarına önemli kaynaklık ettiği düşünülebilir.
Yazar ayrıca, popüler dünya edebiyatının önemli eserlerini gerek tercüme gerekse uyarlama yoluyla edebiyatımıza kazandırmıştır Tarzan (1935) başlıklı dört ciltlik tercümesi ve Kazıklı Voyvoda (1928) adlı uyarlaması bu eserlerin başında gelir. Kazıklı Voyvoda, dönemin Türk sinemasında Drakula İstanbul’da (1953) adı altında filime alınmıştır. Ayrıca, bu kitap 1997’de Drakula İstanbul’da adı altında yeniden yayımlanır.
Ali Rıza Seyfioğlu 1909’da yüzbaşı rütbesiyle emekli olduktan sonra hem denizcilik tarihi hem de edebiyat alanında çalışmalarını ölene kadar sürdürdü. İstanbul’un işgali üzerine ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşerek Matbuat Umum Müdürlüğünde İngilizce tercümanlığı, 1926’da döndüğü İstanbul’da ve Ticaret Odası Deniz Ticareti Şube Başkanlığı yaptı. Yazı ve şiirleri Şehbal, Tasvir-i Efkar, Donanma, Sabah vd. dergi ve gazetelerde yer aldı.
1958 yılında İstanbul’da hayata gözlerini kapadı.
Dilerim bu denizci gelenekten gelen yazarımız hep
hatırlanır, üzerinde çalışılır.
ESERLERİ:
ŞİİR: Muazzez Vatana (1913).
TARİHİ ROMAN: Hayat-ı Alûde (1900), Kazıklı Voyvoda (1928), Deli Aslan (1933), Çocuk Kahraman Durakoğlu Demir (1934), Bozkırların Kurtları (1935), Bayram Reis (1935).
ARAŞTIRMA-İNCELEME: Muharebâtı Bahriye-i Osmaniye Zeyli (1899), Turgut Reis (1899), Çanakkale Boğazı (1900), Kemal Reis ve Baba Oruç (1909), Barbaros Hayrettin (1910), Kırım Harbi’nde Kars Niçin Düştü? (1913), Kafkasya’nın Ruslar Tarafından İstilası Tarihi (1917), Gazi ve İnkılap (1933), İskitler ve İskitler Hakkında Heredot’un Verdiği Bilgiler (1934), Kurtuluş ve Kurtuluş Savaşı Üzerindeki Yazılarım (1934), Attlee (1945), Türklük Demek Kahramanlık Demektir (1940), Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı (yay. haz. Ali Şükrü Çoruk, 2001’de iki baskı).
ÇEVİRİ: Harekat-ı Bahriye (1928), Yutland Muharebe-i Bahriyesi (1934), Tarzan’ın Canavarları (1935), Bir Milletin Bir İmparatorlukla Savaşı 1828-1829 Türk Rus Harbi (1940), Çeşme Deniz Muharebesi ve Akdeniz’de İlk Rus Donanması (1943), Türkiye ve Kırım Harbı (1943), Sir Adolpus Slade’in (Müşavir Paşa) Türkiye Seyahatnamesi ve Türk Donanması İle Yaptığı “Karadeniz” Seferi (1945), Yanlışlıklar Gecesi (1946).
HAKKINDA: S. Nüzhet Ergun / Şairler (c. I, 1936), TBE Ansiklopedisi (c. I, 2001).
Kaynak: Ali Rıza Seyfioğlu, Dr. Osman Yıldız, Cumhuriyet Üni. Türk Dili Ok