28 Eylül 2020 Pazartesi

Gemi, Kemi, Kimi

Dîvânü lugāti’t-Türk’te "gemi" sözcüğü Oğuz ve Kıpçak lehçelerinde "kemi", diğerlerinde "kimi" şeklinde kullanılıyordu.

İslâmî literatürde gemi karşılığı olarak çok sayıda kelime kullanılmış ve aynı kelimenin farklı zamanlarda farklı gemi türlerini adlandırması deniz tarihi araştırmalarında büyük karışıklıklara yol açmıştır. Genel anlamda bütün gemilere sefîne veya merkeb deniliyor, bunlara bazı sıfatlar eklenerek özel gemi tipleri ifade ediliyordu: Merkeb-i kebîr (büyük gemi), merkeb-i tavîl (uzun gemi), merkeb-i sakīl (ağır yük gemisi), merkeb-i hafîf (hafif yük gemisi) gibi. Bu gemilerin bazısı son derece büyüktü. XI. yüzyıla ait kaynaklar, bunlardan bir tanesinin direk uzunluğunun 23 m., yük kapasitesinin ise 300 ton olduğunu yazmaktadır (Christides, Dictionary of the Middle Ages, IX, 76). 

Osmanlı gemileri genellikle kürekli (çektiri sınıfı) ve yelkenli olarak ikiye ayrılırdı. Tarih boyunca kırka yakın gemi türünün kullanılmasının nedeni Tuna'dan Hint Okyanusu'na kadar farklı sularda seyir yapma ihtiyacıdır. Osmanlı'ya çok farklı coğrafyalardan, dil ve dinlerden gemiciler, gemi yapım ustaları, deniz insanları akmış bugün pek de hatırlamadığımız zengin bir denizcilik kültürü bırakmıştır. 

Osmanlı donanmasının temelini uzun süre kadırgalar oluşturmuş. Boyları 45-50 metre, enleri 7 metre olan ve kürekçi,levent, azaplardan oluşan 300-330 kişilik mevcuduyla çok hızlı gemilerdi. Kürek gücü ve gerektiğinde yelkenleriyle destek rüzgâr gücüyle hareket ederdi. Fırtınalara dayanıklı ve hareket gücü yüksek gemilerin en büyük zaafı ikmal sorunu idi. Özellikle forsaların su ihtiyacı kritik rol oynuyordu. Çünkü yeterli su içemeyen kürekçilerin bir süre sonra gücü düşüyordu. Geminin yapısı icabı yiyecek ve su taşıma kapasitesi düşüktü. Bu nedenler 6-7 günde bir bir destek noktasına uğraması gerekiyordu. Bu lojistik merkezlerinin kurulması, korunması, donatılması dönemin yönetimlerini önemli derecede zorlamıştır.

Kadırgalar XVIII. yüzyılın başlarından itibaren yerlerini daha büyük olan ve yelken gücüyle giden kalyonlara bırakmış. Ama bu geçiş sancısız olmamış. Gemi yapım ustaları ve gemi reisleri bu yenliğe ayak uyduramamanın korkusuyla direnmişler. Tabii zamanın ihtiyaçları bu ağlamaları dinlememiş. Hep öyle olur zaten. Zamanın ruhu gelir süpürür gider...

Kaynaklar: İslam Ansiklopedisi; TTYDS II, Deniz Savaşları, M. Tanju Akad, İnkilap Y.

(Tablo: 
Bir Osmanlı kadırgasını tasvir eden resim (Hüsnü Tengüz Albümü, İstanbul Deniz Müzesi, nr. 578, vr. 4a)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Denizcilik Terimleri ve Denizci Dili Kaynakçası

Teknecilik Ansiklopedisi , John Vigor, çev. Doğan Çelen-Ali Gündüz, Amatör Denizcilik Federasyonu Amatör Denizci El Kitabı , Sezar Atmaca, A...